Çok büyük bir hızla geliÅŸen teknoloji ile birlikte birçok sorun da ortaya çıkmaktadır. Bu sorunlardan birisi de bilinçaltımıza gönderilen mesajlardır, her gün, her saat hatta her dakika bilinçaltı mesajlara maruz bırakılabiliyoruz. Bir kimseye “kırk gün deli derseniz deli olur” atasözümüzle baÄŸlantılı olarak bilinçaltımız sürekli olumsuz mesajlara maruz bırakılıyor, kirletiliyor ve bu mesajları gönderen güçlerin amaçları doÄŸrultusunda ÅŸekillendirilebiliyor. Bilinçaltına atılan her ÅŸey kabullenilir, bilinçaltı yorum yapmaz sadece depolar, bu nedenle de sürekli gördüÄŸü mesajları doÄŸruymuÅŸ gibi kaydeder. Bilinçaltını keÅŸfeden büyük devletler ve firmalar bunu nasıl kendi menfaatlerine çevireceklerini çok iyi biliyorlar. Birçok kitle iletiÅŸim araçları; televizyon, internet, filmler, ÅŸarkılar, reklâmlar, kitap, gazete, bilgisayar kısacası teknolojinin getirdiÄŸi her ÅŸey bilinçaltına mesajlar göndermek için kullanılmaktadır. Bu mesajlar belli bir amaca yönelik komutları beyne taşıyıp, istenilen ÅŸeyleri yaptırmak, bilinç ve bilinçaltını kirletmeye yönelik olarak kullanılabilmektedir.
Bilinçaltı mesajların en yaygın olarak iletildiÄŸi iletiÅŸim kanalı televizyon nerdeyse her evde baÅŸköÅŸede yer almakta hatta bazı evlerde iki üç televizyon bulunmaktadır. Bizim evimize televizyon 1979 yılında 37 ekran olarak girmiÅŸti, o yıllarda TV yayınları akÅŸam saat sekizde baÅŸlar, oniki’de biterdi. TV yayınları siyah beyazdı. TV kumandası diye bir kavram o yıllarda yoktu, varsa da biz bilmiyorduk. Bazen filmlerde öpüÅŸme sahnesi olurdu, o sahneler çıktığında ya kafamızı kenara çevirir bakmazdık ya da yerimizden kalkar televizyonu kapatırdık, kanal deÄŸiÅŸtirmek gibi bir lüksümüz yoktu çünkü tek kanal vardı. Yerimizden kalkmadan deÄŸiÅŸtirmek gibi bir lüksümüz de yoktu çünkü kumanda yoktu. Ancak geliÅŸen teknoloji ile birlikte kanal sayıları ve televizyon özellikleri artmaya baÅŸladı. Kanal çeÅŸitlerinin artması ile birlikte rekabette artmaya baÅŸladı ancak rekabet sınır tanımıyor ve toplumu hızla tüketime sevk ederken, manevi deÄŸerleri de sömürüyor.
Öncelikli olarak evimizin baÅŸ tacı televizyonların geleceÄŸimizin teminatı olan çocuklarımıza ne sunduÄŸunu biliyor musunuz? Bir gün merak edip çocuÄŸunuzla birlikte oturup çizgi filmlerin o gencecik, tertemiz beyinlerini ne ile doldurduÄŸunu, neler aşıladığını hiç merak ettiniz mi?
Ebeveynlerin yerini alan televizyonlar, bilgisayarlar, tabletler ve akıllı telefonlar kontrollü kullanılmadığı zaman genç beyinleri tüketiyor, bitiriyor ve belli güçlerin isteÄŸi doÄŸrultusunda iÅŸliyor. Milli ve manevi deÄŸerlerimize uygun olmayan çizgi filmlerde özellikle cinsellik, satanizm ve masonluk iÅŸleniyor. Cinsellik konusunda örneklendirmek gerekirse bir erkeÄŸin yanındaki kız arkadaşı yanından ayrılır ayrılmaz erkek hemen baÅŸka bir kız arkadaÅŸ buluyor, çocukların zihnine bir kız arkadaşın varsa yedeÄŸi de olsun, olsun ki biri giderse diÄŸeri gelsin, sonrasında iÅŸlenen erotik sahnelerle de kız arkadaÅŸlarını sadece cinsellik yönü ile görmesi iÅŸleniyor. Bu baÄŸlamda, ithal ettiÄŸimiz, denetimini bile yapmadığımız çizgi filmlerin milli ve manevi deÄŸerlerimize uygun olmasını nasıl bekleriz?
DiÄŸer taraftan son yıllarda çekilen diziler ve filmlerde zengin bir dayının karısı ile yeÄŸeninin ensest iliÅŸkisini konu alan ve neredeyse pornografik denecek sahneler bile artık o kadar benimsendi ki aileler hep birlikte televizyonun karşına geçip izleyebiliyor. Çok zengin ve geniÅŸ bir edebiyat hazinesine sahip olan kültürümüzün güzide eserleri iÅŸlenmezken, çok izlenme (reyting!) kaygısı ile bilinçaltına cinsellik, ÅŸiddet ve maddi zenginlik kazıyan konular servis ediliyor.