MAKALELERİM >> VAKIF MESELESİ…
VAKIF MESELESİ…
Kahramanmaraş'ın En Kapsamlı Rehber Sitesi
VAKIF MESELESİ… Çünkü çocukluktan itibaren hep “Aman, sakın ha vakfa, vakıf malına bulaşma” sözleri ile büyüdük ve bu sözler bilinçaltıma o kadar işlemiş ki bir vakfa gidip çay içmeye bile korkar olmuşuz.

VAKIF MESELESÄ°…

 

Geçen yıl bir tanıdığım vasıtası ile Konya da hizmet veren bir vakıfta görev almam için teklif geldi.  Birkaç saate yakın bir süre vakfın geçmiÅŸinden, yaptığı iÅŸlerden, neler yapılabileceÄŸi konusunda sohbet ettik.  En son olarak da teklifini düÅŸünmemi, cevabımı beklediklerini söyledi ve ayrıldık. 

 

Neden hemen karar vermedim? Neden sorup soruÅŸturmam gerek dedim? 

 

Çünkü çocukluktan itibaren hep “Aman, sakın ha vakfa, vakıf malına bulaÅŸma” sözleri ile büyüdük ve bu sözler bilinçaltıma o kadar iÅŸlemiÅŸ ki bir vakfa gidip çay içmeye bile korkar olmuÅŸuz. 

 

AkÅŸam bu konuyu evde ailem ile konuÅŸtuk, tartıştık, istiÅŸare ettik… Ailemin tüm bireyleri bu vakfa yardımcı olabileceksem, gençlere yeni ufuklar açıp gelecekte vatanımıza ve milletimize hayırlı evlatlar yetiÅŸtirebilmelerine bir nebze de olsa faydam olacaksa neden görev almayasın ki dediler…

 

Ancak daha ikna olamamıştım, maneviyatına güvendiÄŸim birkaç kiÅŸiye daha sormam gerekti çünkü “aman ha, vakfa bulaÅŸma” sözü bilinçaltıma öyle bir etki etmiÅŸti ki…

 

SorduÄŸum kiÅŸilerden birkaçının da sanırım bilinçaltları vakıf konusunda benim gibi yoÄŸun bir ÅŸekilde doldurulmuÅŸ ki “aman ha..” diye baÅŸladılar cümlelerine fakat olaya mantık boyutundan bakanlar baÅŸta Annem olmak üzere tam destek verdiler.  

 

Tüm bu istiÅŸareler ve geri dönütler sonunda oturdum, uzun uzadıya düÅŸündüm.  Aslında ben yıllardan beri vakıfta çalışıyordum.  Evet, devletimin bana emanet ettiÄŸi birimde yani Selçuk Üniversitesi Ä°ngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde yıllardan beri Hocalık hatta altı yıl boyunca Bölüm BaÅŸkanlığı yapmıştım ayrıca üniversite içerisinde yer alan birçok birimde görev almıştım. Åžimdi ise Konya Teknik Üniversitesinde bana emanet edilen Dış Ä°liÅŸkiler KoordinatörlüÄŸü görevini yürütüyordum ve Teknik Bilimler MYO da Ä°ngilizce derslerine giriyordum.  DüÅŸündükçe, tüm bu görevlerin vakıf mantığından aslında hiçbir farkı yoktu, milletimizin ödediÄŸi vergiden maaÅŸlarımız ödeniyordu ve karşılığında bizlerden vatanımıza ve milletimize hizmet etmemiz gerekiyordu. 

 

Zihnimde bu vakıf konusunu biraz daha geniÅŸlettim, evet birçok kurum aslında vakıftı ya da vakıf mantığı ile yaklaÅŸmak gerekiyordu.  Mesela belediyeler, okullar, devlet kurumları, sendikalar, dernekler…. Kurumun, kuruluÅŸun adı her ne olursa olsun oraya gönül baÄŸlamış, umut baÄŸlamış, geleceÄŸimiz daha iyi olsun, biz çektik geleceÄŸimizin teminatı çocuklarımız çekmesin düÅŸüncesi ile diÅŸinden tırnağından artırmış, bu kurumları, kuruluÅŸları yaÅŸatmış insanların, tüyü bitmedik yetimlerin hakkı olan bu yerlerde görev almak elbette vebal gerektiriyordu.  Hatta “fakirin zenginde hakkı vardır” sözü düÅŸüncelerimi daha da pekiÅŸtiriyor, destekliyordu.  O halde, yalnızca adında “vakıf” kelimesi geçmemesi ile vebalden kurtulmak mümkün deÄŸildi. 

 

Sözü fazla uzatmadan, eÄŸmeden bükmeden, sizleri de fazla sıkmadan;  birçok kimse belli mevki ve makamlara talip oluyor, hele son zamanlarda gündemde yerel seçimler olması sebebi ile en güzel örnek belediye baÅŸkanlıkları olacaktır diye düÅŸünüyorum. Acaba belediye baÅŸkanları seçime katılmadan önce ve ÅŸimdi yani seçildikten sonra bu ”vakıf meselesini” hiç düÅŸündüler mi?  DüÅŸündüler ise ne kadar düÅŸündüler? 

 

Bugün düÅŸünmek için bile geç kalınmış sayılmaz, yeter ki aÅŸağıdaki hikâyeyi okuyup içselleÅŸtirelim;

 

Adamın biri çok zenginmiÅŸ. En büyük korkusu ise mezara girdiÄŸinde sorgulanmakmış. Hikâye bu ya; haber salmış ÅŸehre, “öldüÄŸüm gün benimle birlikte mezara girip, o gece sabaha kadar yanımda olacak kiÅŸiye, tüm mirasımı bırakacağım” demiÅŸ. Herkesin korkudan sesi bile çıkmamış ancak birkaç saat sonra hamalın biri çıkagelmiÅŸ.  “Nasıl olsa bu hayatta kaybedecek bir ÅŸeyim yok. Bir gece dayanırım, alırım mirası bütün ömrüm kurtulur” diye düÅŸünerek, bu teklifi kabul etmiÅŸ.

 

Kısa bir süre sonra Zengin Adam ölmüÅŸ, Hamal da onunla birlikte mezara konulmuÅŸ. Sorgu sual melekleri gelmiÅŸler. Bakmışlar ki biri ölü, diÄŸeri saÄŸ.  “Zengin Adam nasıl olsa ölmüÅŸ, öteki sabah olunca gidecek, Hamaldan baÅŸlayalım sorgulamaya” demiÅŸler ve baÅŸlamışlar sorguya... “O ip kimin, nereden buldun, nasıl satın aldın...” diye sabaha kadar sorgulamışlar. Sabah olmuÅŸ, hamalı kabirden çıkartmışlar. “Bütün miras senin, tebrik ederiz” demiÅŸler... “Yok! Ä°stemem aman miras falan istemem” demiÅŸ ve eklemiÅŸ “Sabaha kadar bir ipin hesabını zor verdim, onca malın mülkün hesabını nasıl vereceÄŸim?”

 

Allah ım hesabını verebileceÄŸimiz mal, mülk ve makam nasip etsin inÅŸallah.

 

Doç.Dr. YaÄŸmur Küçükbezirci

 

 

 

 

 

 

CopyRight © 2015 www.yagmurkucukbezirci.com