VAY BE, DÜN BEN DE SADE VATANDAÅžTIM….
2008 yılı bir Ramazan gününde doktora tez savunmam için Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünün seminer salonunda son hazırlıkları yapıp heyecanlı bir ÅŸekilde jüri üyelerini bekliyorum.
Sunum için o günün ÅŸartlarında teknolojinin bahÅŸettiÄŸi tüm nimetleri kullanmak üzere hazırlamışken, ne olur ne olmaz elektrik kesilir, program çalışmaz, bilgisayar çöker diye klasik olsa bile “hand out” diye tabir edilen “dinleyici kopyalarını” da hazırda bulunduruyordum. Neyse ki sorunsuz bir ÅŸekilde tez savunmamı tamamlayıp, doktor unvanı almaya hak kazanmıştım. Artık sıra resmi prosedürleri hazırlamaya kalmıştı. Kağıtlar, dosyalar, cd ler ve imza iÅŸleri…. Tüm bu iÅŸlemler ile uÄŸraşırken, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Fatih Tepebaşılı Hocamın odasına uÄŸradım.
- Haydi, bakalım geçmiÅŸ olsun, hayırlı olsun YaÄŸmur Hocam, dedi
Ben de kendisine teÅŸekkür ettim.
-Hocam ÅŸu pencereden aÅŸağıya bir bak, bakalım ne göreceksin? diyerek pencereyi iÅŸaret etti.
Fatih Hocamın ne demek istediÄŸini daha doÄŸrusu ne amaçla böyle bir ÅŸey istediÄŸini anlamamıştım ancak yine de 8. kattan aÅŸağıya doÄŸru baktım. Ramazan ayı olması sebebi ile bir durgunluk vardı ancak her zamanki kampüs görüntüsüydü iÅŸte. Ä°nsanlar oradan oraya karınca gibi koÅŸuÅŸturuyordu, park yerinde araçlar vardı, aÄŸaçlar her zaman ki gibi dingindi… Bunlardan bahsettim.
- BaÅŸka ne görüyorsun? diye sorusunu yineledi Fatih Hocam.
Bir taraftan tez savunma sonrası üzerimden bir yük kalkmasının verdiÄŸi yorgunluk, bir taraftan ne cevap vermem gerektiÄŸini düÅŸünürken “Vallahi, benden bu kadar Hocam” dedim.
- Gel Hocam gel, otur da bir hikâye anlatayım sana, dedi.
Adamın birisi yıllardan beri muhtar seçilebilmek için uÄŸraşıp dururmuÅŸ. Birkaç seçim atlattıktan sonra nihayet muhtar seçilmiÅŸ. Ertesi gün evinin teras katında oturmuÅŸ sedirine, almış kahvesini eline, bir taraftan kahvesini içerken, bir taraftan da nargilesini höpürdetiyormuÅŸ… Arada bir terastan aÅŸağıya bakıp, gelen geçen insanları süzermiÅŸ, sonra kendi kendine “vay be, ÅŸu iÅŸe bak, daha dün ben de bunlar gibi sade vatandaÅŸtım, ÅŸimdi muhtar oldum” diye söylenerek keyiflenirmiÅŸ…
- Mesaj alındı, Hocam dedim ve epeyce gülüÅŸtük.
O gün, bugün bu hikâyeyi hiç unutmam, denk geldikçe çevremdeki insanlara anlatırım.
Ä°nsan büyüdükçe küçülmeyi bilmeli. Büyümek ne ise?
Doç.Dr. YaÄŸmur Küçükbezirci